Bu yazı, dr. pozitif'in Ankara Kwani Derneği'ne
Ankara Sheraton Oteli'nde yaptığı "Yaşam Kalitesi" konulu sunumdan
derlenmiştir.
Obezite, diğer adıyla şişmanlık, vücutta sağlıklı miktardan
fazla yağ depolanması ile ortaya çıkar. Günümüzde gelişmiş ülkelerin pek
çoğunda, özellikle de Amerika'da, yetişkinlerde en önemli sağlık sorunları
arasında ilk sıralarda yer almaktadır.
40-44 yaş arası bireylerde yapılan araştırmalar; normal kilonun % 20 üstündekilerde,
normal kilodakilere göre ölüm oranı % 30-40 daha yüksektir. Yine aynı
yaş grubunda, normal ağırlığın % 40 üstündekilerde ise; ölüm oranı normallerin
2 katına çıkmaktadır.
Peki şişmanlık neden kaynaklanıyor? Bu sorunun birden fazla cevabı var.
Hatta son dönemlerde bir şişmanlık virüsünden bile bahsedilmeye başlandı.
Ama ben özellikle dört temel neden üzerinde durmak istiyorum.
Günümüzde insanlar şişmanlık sorunundan kurtulmak için yüklü paralar
harcıyor. Özellikle davranışlarında yaşam boyu kalıcı değişiklik yapmayı
göze alamayan kişiler için, hızlı kilo verme fikrinin dayanılmaz bir
çekiciliği var. Uygulanan "mucize" zayıflama programlarındaki başarısızlığa
karşın, kolay ve hızlı kilo verme ümidiyle bir başka "mucize" denenmektedir.
Sonuçta boşa harcanan paralar, tekrar tekrar alınan kilolar, başarısızlık
hissi ve sağlığa verilen zarar. Hatta fazla kilolarımızdan
kurtulmak için uyguladığımız diyetler, çoğu zaman verdiğimiz kiloların
bize iki misli olarak geri döndürür. Moda diyetleri sürekli deneyenlerde
kilo kontrolü çözümlenemeyen, kronik bir hastalığa dönüşmektedir. Demek
ki bir yerlerde hata yapılmaktadır.
Peki doğru diyet hangisi?
Öncelikle uygulayacağımız beslenme programının bize uygunluğunu sorgulamalıyız.
Ben de size bu akşam bir beslenme programından neler beklememiz gerektiğinden
bahsedeceğim.
Bir beslenme programı tamamıyla kişiye özel olmalıdır.
Çünkü herkesin zevki ve ihtiyacı farklıdır. Bu nedenle uygulanacak program
kişinin sadece yaşına, kilosuna, boyuna, cinsiyetine değil; hareketliliğine,
sosyal ve iş yaşamına hatta ekonomik ve kültürel durumuna, sevdiklerine
ve sevmediklerine göre düzenlenmelidir.
Beslenme, sağlığı doğrudan etkiler. Bu yüzden program uygulanırken ve
uygulandıktan sonra, kısa ve uzun vadede, sağlığı olumsuz etkilememelidir.
Çoğu insan, sağlıklı ve dengeli beslenmenin başka, diyetinse bambaşka
şeyler olduğunu zanneder; sağlıklı ve dengeli beslenerek zayıflanabileceğine
inanmaz. Oysa kalıcı zayıflama ancak bize özel, sağlıklı ve dengeli
bir beslenme alışkanlığının kalıcılığıyla mümkündür.
Uygulayacağımız diyet, sadece kilo verdirmemeli, verdiğimiz
kiloların kalıcılığını da garantilemelidir.
Hızla verilen kiloların çoğu kas ve sudur.
Bazılarınız, zayıflamak için açlığın iyi bir başlangıç olduğunu düşünebilir.
Halbuki gerçek, genellikle bunun tersidir. Ani bir gıda azalması vücudumuzdun
milyonlarca yıllık "kıtlığa karşı önlem" mekanizmasını tetikler. Ortanizma,
enerjisini daha tasarruflu harcamaya başlar. Her besin öğesini, ileriye
yönelik bir tedbir olarak- normal zamanlardaki oranların üstünde- yağa
dönüştürüp depolamaya başlar. Burada asıl korkutucu olan; yağ dokusunun
kolay depolanması, buna karşılık zor yakılmasıdır. Ve bu süreçte, çok
kolay kaybettiğimiz kas dokusunu da bu kadar kolay geri kazanamamaktayız.
Tekrar tekrar açlık rejimlerine, moda diyet listelerine inanlar her
denemenin sonunda biraz daha yağlı ve biraz daha kassız ve besinleri
daha kolay yağa dönüştüren, fakat daha tasarruflu yakan bir vücutla
baş başa kalırlar. Sağlıklı ve kalıcı kilo kaybının en önemli
göstergesi, kilonun değil, vücuttaki yağ oranının azalmasıdır.
Bir zayıflama programı Pazartesi başlayıp, gelecek veya öteki Salı bitemez.
Doğru diyet, hayatımızın sonuna kadar devam ettirebileceğimiz,
davranış değişiklikleri ile kalıcı bir hale gelen sağlıklı ve dengeli
beslenmedir. Sonuna kadar onunla yaşayacağımıza göre beklentilerimizi
ve zevklerimizi tatmin etmelidir. Her zaman her koşulda uygulayabilmemiz
için, çeşitli alternatifleri içermeli ve bu alternatifler arasında kendi
kendimize karar verebilme yetisini kazandırmalıdır.
Zayıflarken, vücudumuzun da normal işlev gösterebilmesi için gerekli
enerji ve besin öğeleri bakımından ihtiyacı karşılanmalıdır. Çünkü her
besin öğesinin, vücudumuzda etkilediği ettiği mekanizma farklıdır. Birindeki
yetersizlik bir diğerinin çalışmasını olumsuz etkileyecektir. Mucizevi
besin ya da ilaç yoktur. Tek tip bir besinle ve yahut da tek bir besin
grubuna dayalı diyetlerle sağlıklı ve kalıcı zayıflamak mümkün değildir.
Bir beslenme programı çeşitliliği ve dengeyi sağlamalıdır.
Belki de zayıflamaya çalışırken en çok sıkıntı çektiğimiz konu; sevdiğimiz
şeylerin yasaklanmasıdır. Şunu soruyu cevaplamanızı istiyorum: "Yasaklı
olduğunu düşündüğünüz besinleri hayatınızdan ne kadar süre uzak tutabilirsiniz?"
İnanın hayatınızın sonuna kadar değil. Ayrıca tamamen kısıtlı bir diyet,
besinlere olan isteğimizi arttırabilir ve düşkünlüğümüzü daha da körükleyebilir.
Önemli olan o besinler de hayatınızda varken nasıl dengeleyebileceğinizi
öğrenerek zayıflamanızdır.
Sonuç olarak; eski davranışlarımızı gözden geçirerek, yanlış olanları
çıkarıp, değiştirip geliştirebileceğimiz bir yaklaşımla fazla kilolarımızdan
kalıcı ve sağlıklı bir şekilde kurtulabiliriz. Davranışlarımız değişmedikçe
verilen kiloların geri dönmesi kaçınılmazdır.
Bunun kolay olduğunu kimse söyleyemez. Davranışlarımızı birden değiştirmek,
eskilerinin üstüne hemen sünger çekmek. Ama bir yerlerden başlayacaksak,
kendimize inanmalı, sabırlı olmalı ve profesyonel yardım almalıyız.