(Kısaltılmıştır)
Ben çocukken, "zayıf" insanların sinirleri bozulurdu. Daha
birkaç yıl önce, stresin beyinde tahribat yaptığı söylense, bilim adamları
gülerdi. Birçok hastalıkla stres arasında bir ilgi kurmak, bilimsel değil
ancak şairene bir tutum olarak değerlendirilirdi. Stres, hepimizin direndiği
birşeydi; güçlülerin direnci, zayıflardan fazlaydı. Stress, mutfaktaki
sıcaklık gibiydi. Eğer dayanamıyorsak, mutfağa girmemeliydik. Stresin
etkisi bazan da çeliğin güçlendirilmesine benzetilirdi. Çelik nasıl defalarca
ısıtılıp soğutularak tavlanırsa, güçlü insanları da çektiktleri stres
öyle tavlar, güçlendirirdi.
Gerçek şu ki, stres, beyin kimyasını değiştirir. Stress birikir. Ve o
"güçlü" insanlardan birçoğu, hayatlarının ilerki dönemlerinde bu birikimin
faturasını öder. Stresin yönetiminde basit çözümler vardır. Çünkü toplumumuzda
stres, bir algılama ve reaksiyon veya "proaksiyon" konusudur. Arkamızdan
kılıç dişli kaplanlar kovalamıyor. Biz kovalandığımızı zannetsek bile.
Para durumumuz, ilişkilerimiz, işimiz, kariyerimiz, görünüşümüz ve benzeri
konularda endişeleniriz. Söylenmesi gerekeni söyledik mi; doğru mu yaptık;
yeterli para kazanacak mıyız; meslektaşlarımız bizi sayıyor, sevdiklerimiz
seviyor mu; v. s., v. s.. Listenin sonu yok. Birçok konuyu paylaşıyoruz
ama hepimizin kendine özel korkuları/ stresörleri de var. Bazı stres yönetimi
metodlarına bakmadan, bu sessiz vahşinin üzerimizdeki etkilerini bir gözden
geçirelim.
Stresin, nezleden bağışıklık sistemi hastalıklarına kadar herşeyle ilişkisi
bulunduğu belirlendi. Stres ve stres kaynakları kaçınmak istediğimiz birçok
şey olabilir ama hayatta ele geçirmek ve yaşamak istediğimiz herşey de
stres kaynağıdır. Birçok heyecan verici ve eylendirici yaşantı stres doludur.
Beyin stresör ile heyecan kaynağı arasında sinir kimyası açısından bir
ayrım yapmaz.
Stresör ve heyecanlandırıcıların rolü
Yüksek uyarılmışlık bir stres halidir. "Sürünüyorum" diye tarif edilen
hayat biçimi kronik bir stres halidir. Bu hal, hayatta kalma hakkının
korunması için sürekli uyanıklık ister. Hayatta kalma da evrim biyolojisinin
ilk emridir. Maalesef toplumda ve bireyde stresin en yaygın özelliklerinden
biri inkârdır. Bunun sebebi, stresin kolayca yanlış anlaşılabilmesidir.
Bu garip belki ama, daha önce de dediğim gibi, stres herkesi etkiler ama
genellikle tanınmaz ve ciddiye alınmaz. Herkesin hayatında azıcık stres
bulunur-- değil mi?
Stes önce bağışıklık sistemine karşı bir saldırı başlatır. Strese yol
açan bir olayın ardından soğuk alır veya nezle oluruz. Bu tesadüf değildir.
Stesin uzun süreli birikimine müsaade ederseniz bağışıklık sisteminin
çökmesinin yol açacağı hastalıklar listesi artık nezle kadar basit olmaktan
çıkar. İnkâr edin, görmezden gelin... ve o zaman başınıza gelmeyecek felaket
yok gibi.
Stres konusundaki bazı gerçekler şöyle:
- Stres uyarıcıları (stesörler) "stres tepkisi"ne yol açar. Bu, merkezi
sinir sisteminin uyarılması ve aktivitesinin artmasıdır.
- Stresörlerin etkisi biribirini güçlendirir. Bu birikim bağışıklık
ve endokrin sistemlerini baskı altına alır.
- Stress tepkisi önce sempatik nöronların ateşlenmesine ve katekolamin
salgılanmasına sebep olur. Ardından, belki bir sona erme etkisi olarak,
kortisol seviyeleri yükselir.
- Kortisol seviyesinin yükselmesi, hafıza kaybından beyin hücrelerinin
tahribine kadar birçok yıkımın sebebidir.
- Adi stresin birikimi çaresiz ve ümitsiz bir tutuma yol açar. Endişe
ve depresyon ihtimali artar.
- Bazı stresörler, algılandıkları bağlama göre aslında "heyecan verici"
şeylerdir. Heyecan vericilerle stresörler birbirini güçlendirir.
- Stres, davranışı etkiler. Bu etki bazan ketleme (korku ve endişe),
bazan da saldırganlık (öfke ve düşmanca davranış) yönünde olur.
- Stres enerji tüketir. Enerji seviyelerini öyle bitirir ki iyi bir
gece uykusundan sonra bile insan kendini bitkin hissedebilir.
- Bi polar ve affektif şahsiyet bozuklukları gibi ciddî psikiyatrik
düzensizliklerden akneye kadar stres tahrib edici etkisini gösterir.
- Stresör veya heyecan vericilerin birikimi, sürekli bir uyarılmışlık
hali doğurur; bu da beyin kimyasının temelinde bazı değişikliklere yol
açar. Etkilenenlerin başında kortikosteroidler gelir ki bunlardan en
önemlisi kortisoldür. Katekolaminler, epinefrin ve norepinefrin de etkilenir.
Basitçe söylersek: Bu değişiklikler iyi değildir.
Bazı panzehirler
Gülün. Mümkün olduğunca sık ve çok gülün. Gereğinden fazla
gülmek diye birşey yoktur.
Gülümseyin: Gülümseyemeyeceğinizi düşünseniz bile gülümseyin. Size garip
gelebilrir ama gülümseme beyni kandırır. Gülümsemenin yol açtığı kas hareketi
beyne herşeyin yolunda olduğu sinyalini verir ve beyin endorfinler gibi,
kendimizi hakikaten iyi hissetmemizi sağlayan kimyasallar salgılar. Demek
ki, gerçekten gülümseyene kadar yalancıktan gülümsemek lâzım!
Egzersiz yapın. Evet egzersiz. Eğer yoğun egzersiz size göre değilse sadece
yürüyün. Dışarı çıkın. Temiz havayı içinize çekin. Biraz başıboş dolaşın;
gülleri koklamak için duraklayın.* Son araştırmalar, sırf dışarı çıkıp
yürümenin daha uzun ve daha sağlıklı bir yaşam için sihirli bir hap olduğunu
gösteriyor.
Sosyal destek sistemlerini kullanın. Arkadaşlarınızla ve ailenizle konuşun.
Onları dinleyin. Paylaşın. "İçinizi boşaltın".
Olayları makul çerçevelerine oturtun. Şimdi çok üzüldüğünüz bu şey, altı
ay, bir yıl sonra da etkisini koruyacak mı? Geniş büyük plan içinde gerçekten
önem taşıyan şeyler nedir? Gerçekten yapılabilecek bir şey var mı? Sağlığınızı
ve mutluluğunuzu kaybetmenize değer mi?
Hassasiyetinizi düşürün. Olayları biraz kendi seyrine bırakın. Hiç olmazsa
günde bir defa gevşeyin, kendinizi salıverin, birkaç dakika gözlerinizi
kapatın. Kendinizi bırakmak ve varlığınızı yeniden merkezine oturtmakta
meditasyon, güçlü bir yardımcıdır. Stres yaratan düşünce alışkanlıklarınızdan
kendinizi koparın. Bütün o, "keşke", "ah bir ... olsaydı" düşüncelerinden...
Kendinizi yeniden merkezleyin ve şükür halinde bir dakika durun. Şükredecek
birşey bulun. Hayat için, bir dost için, sevgiğiniz bir hayvan, bir çiçek,
bir gökkuşağı, bir koku için şükredebilirsiniz; ve daha neler için...
Fakat şükre odaklanacağınız bir an bulun kendinize. Minnettarlık hissedin.
Tıpkı gülümseme gibi şükür de biriken psikolojik yükü iptal eder. Bizim
iş yerinde "Şükrediyorum" yazan yaka düğmeleri takıyoruz.
*Türkçede "eylenmek" fiilinin aynı zamanda duraklamak anlamı
taşıması ne hoş! -dr. pozitif
InnerTalk
Review