Önemi nedeniyle çok eskiden beri meme kanserini önleme konusunda düzenli tarama incelemeleri tavsiye edilmektedir. Ancak bu tavsiyelerle ilgili tam bir fikir birliği yoktur. Ayrıca öneriler yıllar içinde de değişime uğramıştır. Bu yazıda fazla ayrıntıya girmeden, bu konudaki güncel bilgiler ışığında hâkim görüşü özetlemeye çalışacağım.
Yaşın ilerlemesi, -hem östrojene toplam maruz kalma miktarının artışı, hem de ilerleyen yaşın, artan mutasyon riski nedeniyle, kansere yatkınlığı artırması yüzünden olsa gerek- meme kanseri riskini artırır. Ayrıca, ileri yaşlarda taramalar, daha iyi sonuç verir. Bir araştırma, mammografi ile meme kanserini saptama duyarlığını kırklı yılların başlarında %73, altmışlı yılların başında ise %85 bulmuştur. Buna karşılık çok ileri yaşlarda yaşam beklentisinin azalması, taramaların cazibesini azaltır. Sonuçta, tarama kararında en önemli unsurlardan biri yaştır.
Yazının girişinde herkesin riskinin aynı olmadığını; bazı kadınların çok daha yüksek riske sahip olduğunu konuşmuştuk. Bu daha yüksek riskli grupla, bu tür riske sahip olmayan birine aynı şekilde yaklaşmak doğru değildir.
Tarama kararında önemli unsurlardan biri de, bu taramaların ne kadar işe yaradığı; “atılan taşın ürkütülen kurbağaya” değip değmediğidir. Ne yazık ki, taramaların sorunu kökten çözdüğünü söyleme imkânı yoktur. Çok sayıda çalışmanın ortak değerlendirildiği bir meta-analiz, 40-69 yaşlarında, 13 yıllık takipte taramaların meme kanserinden ölme ihtimalini %20 azalttığını gösterdi.
Buna karşılık taramaların en istenmeyen kötü sonucu, gerçekte kanser riski taşımadığı halde, şüpheli bulunup hastayı strese sokan; memeden parça alınması (biyopsi), hatta ameliyatla sonuçlanan vakaların hiç te az olmayışıdır. Bu tür gereksiz veya faydasız müdahalelerin oranı %10-30 civarında bildirilmiştir.
Kabaca, taramalar; her 5 meme kanseri ölümünden birini azaltırken, her 5 kişiden birinin gereksiz müdahaleye maruz kalmasına neden olur.
Yeni mammografi cihazları riski azaltsa da, röntgen ışınının yaratacağı olumsuzluğu da not etmek gerekir.
Kabaca taramalar her 5 hastadan birini kanser ölümünden kurtarırken, aynı oranda kişinin gereksiz müdahale görmesine neden olabilir.
Bütün sıraladığımız bilgilerden sonra, genel geçer, herkese tavsiye edilebilir kurallar yerine,
tarama kararının ve bunun uygulanma biçiminin bireysel bazda yapılması gerektiğini söyleyebiliriz. En doğrusu, sağlıklı bir
risk değerlendirmesinden sonra, hekimle hastanın kâr-zarar değerlendirmesi yaparak, birlikte karar vermeleridir.
Düzenli taramayı gereksiz bulan (CTFPHC) veya taramaların yalnızca yüksek risklilerde yapılmasını önerenler (CTFPHC, UPSTF ve ACP) varsa da, çoğu kurum ortalama riske sahip olanlarda da belli yaşlarda düzenli taramaları salık verir (NCCN, ACS, ACOG, ACR/SBI).