Gebelik sırasında vücutta ortaya çıkan değişikliklerin bir bölümü, gebelerin şeker hastalığına yatkınlığını artırır. Bunun en önemli nedeni, anneyle cenin arasındaki ihtiyaç maddeleri ve artıkların takas edildiği plasentanın (bebek eşinin) salgıladığı bazı hormonlardır. Bu hormonlar (GH, CRH, plasental laktojen ve progesteron…), insüline zıt yönde etkiler göstererek, kan şekerini düşüren insülinin etkinliğini azaltır. Buna büyüyen bebeğin neden olduğu insülin ihtiyacının artması da eklenir. Sonuçta, önceden şekeri olmayan biri, şeker hastalığına daha yatkın hale gelmiş olur.
Muhtemelen bu değişiklik, anne karnındaki yavrunun enerji için daha çok şekeri tercih etmesine karşılık, annenin insülini bebeğe geçmediğinden insülinin şekerin daha çok anne hücreleri tarafından kullanılmasına sebep olması nedeniyledir. İnsülin karşıtı değişiklikler, bebeğe daha çok şeker gitmesine (sonuçta bebeğin daha iyi gelişmesine) yardım edecektir. (Bu değişikliğe yol açan hormonlardan plasental laktojenin babadan aktarılan bir genin kontrolunda olması da ilginç, değil mi?)
Bu “hayırlı” değişiklik, belli bir düzeyi aşınca, hem anneyi şeker hastası yapacak, hem de bebeğin –kendi insülin üretiminin başlamasıyla- bebek gereğinden fazla irileşecektir.
Annenin durumu, bu hayırlı değişikliğin belli bir düzeyi aşıp aşmayacağında; yatkınlığın nasıl sonuçlanacağında önemli bir belirleyicidir. Bebek ve plasentayı bir tohum gibi düşünürsek, anne, şeker hastalığının ortaya çıkıp çıkmayacağını belirleyen toprak gibidir.
En önemli belirleyici, annenin kilosudur. Anne ne kadar kiloluysa risk o kadar büyüktür:
· Gebelik şeker hastalığı (gestasyonel diyabet) riski,
i. 15 inceleme ve 587.895 toplu gebede normal kilolulara göre 2.14 kez,
ii. 18 inceleme ve 591.567 şişman gebede 3.55 kez,
iii. 7 inceleme ve 233.750 aşırı şişman gebede 8.56 kez daha fazla saptandı (Bkz Grafik).
Bir başka çalışmada 23.904 kişilik bir gebe topluluğunda, gebelik şeker hastalığı (gestasyonel diyabet) sıklığı,
i. Zayıflarda %0.7,
ii. Normallerde %2.3,
iii. Toplularda %4.8,
iv. Şişmanlarda %5.5,
v. Aşırı şişmanlarda %11.5 saptandı (Bkz Grafik).
Gebelik sırasındaki mevcut kilonun dışında, gebeliğin seyri sırasında ve ergenlikle gebelik arasındaki dönemde ne kadar kilo alındığı da riski etkiler. Bu hallerde ne kadar çok kilo alındıysa, risk o kadar büyür. Yine kiloyla ilgili olarak, annenin kendisinin doğarkenki kilosunun da riskte belirleyici olduğu iddia edilmiştir. Buna göre annenin hem düşük (2.7 kg’dan az), hem de fazla (4.1 veya 4.7 kg’dan fazla) kiloyla doğmuş olması riski artırıyor. Anne daha önce tosuncuk (4.1 veya 4.7 kg’dan daha ağır “makrozomik” bebek) doğurmuşsa da gebelik şekeri riski fazladır.
Daha önceki gebelikleri sırasında gebelik şeker hastalığı (gestasyonel diyabet) yaşamış olan anneleri, yeni gebelikleri sırasında da %33-50 ihtimalle aynı risk bekliyor. Annenin birinci derece kan yakınlarında (kardeş, ana, baba, çocuk) şeker hastalığının bulunması kişiyi gebelik şekerine yaklaştıran bir başka risk faktörüdür. Annede –kilo dışında- şeker hastalığını çağrıştıran bazı tıbbî sorunlar (metabolik sendrom, kalın bel, yüksek tansiyon, kan yağları sorunu, polikistik over, kortizonlu ilaç kullanımı…) da riski artırmaktadır. Bir çalışmada 273 polikistik overlide 32. haftada gebelik şekeri %25.6 oranında saptandı.
Bunlara karşılık, kilo kaybının, düzenli egzersizin, sağlıklı bir diyetin, sigarayı bırakmanın riski azalttığı belirtilmiştir.