Takviyenin günlük, haftalık, aylık hatta yıllık takviyelerle yapılması düşünülebilir. Kestirme yolları seven ülkemizde çok yüksek doz D vitamini ampullerinin kırılarak içilmesi hayli yaygınlaştı. Ama muhtemeldir ki, bir defada verilen doz arttıkça, emilim, kanda taşınma, farklı organ ve dokularda geçirilen dönüşüm ve hatta depolanmada “darboğazların” oluşması söz konusudur.
D vitamini desteği alan 22.214 kişide yapılan bir çalışma, doza verilen kan D vitamini (25HVD) yanıtının doğrusal (lineer) olmayıp, doz arttıkça düştüğünü; günde 0-1000 İÜ D vitamin desteği aralığında, her 1000 İÜ’nin 12.0 nmol/L 25HVD artışı, 15.000-20.000 İÜ aralığında, her 1000 İÜ artışın sadece 1.1 nmol/L 25HVD artışı sağladığını gösterdi.
338 bakım hastasında yapılan bir çalışma, ağızdan 600 İÜ D vitamini takviyesinin; haftada 4.200, ayda 18.000 İÜ’den daha etkili olduğunu ortaya koydu. Buna karşılık bir başka çalışmada, kalça kırıklı yaşlı kadınlarda, 2 ay süreyle, günde 1.500 İÜ, haftada 10.500 İÜ, ayda 45.000 İÜ D vitamini takviyesi, 25 HVD’yi benzer şekilde yükseltti. Yıllık tek yüksek doz (500.000 İÜ) D vitamini takviyesinin, yaşlı kadınlarda düşme ve kırık riskini artırdığı saptandı ve tavsiye edilmediği belirtildi.
D vitamin takviyesinin günlük yapılması, daha yararlıdır.
Uyum kolaylığı için haftalık, aylık veya mevsimlik dozlar yeğlenecekse, uzayan süreye göre, gün hesabıyla dozu arttırmak gerekir.
D3 (kolekalsiferol), D2’ye (ergokalsiferol’e) yeğlenir.
Bu çalışmalar, -beklendiği üzere- yıllık yüklemenin uygun olmayacağı; eşdeğer dozdaki günlük takviyelerin, aylık takviyelerden daha yararlı olacağı şeklinde yorumlanabilir. Ama günlük kullanımdaki tedaviye uyum zorluğundan haftalık, aylık veya mevsimlik tedavi tercih edilecekse, gün hesabıyla biraz daha yüksek dozlar kullanmak gerekebilir. Gebelerde aylık tedavi yeterince sınanmadığından, (1000-2000 İÜ güvenli) günlük kullanım daha uygun olur.
***
D vitamini takviyesi için D2 (ergokalsiferol) yada D3 (kolekalsiferol) vitamini kullanılabilir. Ancak,
- Deride sentezlediğimiz D3 vitamini, bitkisel besinlerden aldığımız D2’ye göre “daha doğal” kabul edilebilir.
- D3, D vitamini almaçlarına (reseptörlerine) daha etkin bağlanır.
- D3’ün kanda miktarının yarıya düşmesi için geçen süre, D2’nin yarısı kadardır; bu yüzden de daha etkilidir.
- D3 ile yapılmış çalışmaların sayısı çok daha fazladır. Bir anlamda daha fazla bilgi birikimi vardır.
- D3’ün raf ömrü daha uzun ve –ısı, nem gibi olumsuzluklara- daha dayanıklıdır.
- Üstelik anlamlı fiyat farkı yoktur.
Bu yüzden D3, D2 vitaminine tercih edilir. Zaten bazı çalışmalarda, D3’ün, D2’den daha etkin olduğu saptanmıştır. Bazı vejateryen ve özellikle veganların, hayvansal kaynaklı olduğu için D3 yerine, bitkisel kaynaklı D2’yi tercih ettikleri söylenmektedir.