Mademki hem önemli sonuçlar doğurma potansiyeli var, hem de yaygın bir sorun; o halde D vitamini eksikliğine çözüm bulmak zorundayız.
En iyi çözümün, doğal yollar olduğunu söyleyebiliriz.
Bu durumda ilk akla gelecek çözüm, güneşten daha fazla yararlanmaktır. Güneş, D vitamini üretimi açısından etkin ve ucuz bir çözümdür. Ayrıca bir başka avantaja sahiptir: D vitamini ilaç veya destekler şeklinde fazla alındığında yağda biriktiğinden ötürü zehirleyebilir.Hâlbuki, güneş yardımıyla ciltte D vitamini üretimi asla zehirlemez. Bunun iki nedeni vardır:
- Güneş, şiddet ve süre itibariyle çok tesirli olmaya başlayınca, beden buna tepki verir. Derimizin altındaki, deriye ulaşan ışınları emerek etkisini azaltan melanin örtüsü giderek kalınlaşır, cilt bronzlaşır; artık güneş derimize nüfuz edemez hale gelir.
- Güneşin morötesi ışınları, D vitamininin ham maddesi olan 7-dehidrokolesterolü –ihtiyaç varsa- D vitaminine (kolekalsiferol yada D3 previtaminine) dönüştürür. Ama ihtiyaç yoksa, -lumisterol, takisterol- gibi D vitamini etkisi göstermeyen “inaktif metabolitler” haline getirir.
***
Ne var ki, güneşin hiç istemediğimiz sevimsiz sonuçları da vardır. Bunlardan biri, çeşitli cilt kanserlerinin oluşumunu teşvik edebilmesidir. Bir diğeri, güneşin cildimizi kırıştıran en önemli neden oluşudur. Bu yüzden adeta, güneşe karşı savaş açılmış; insanlar güneşten sakınma tavsiyelerine uymaya ve son derece etkili güneş kremleri kullanmaya yönelmiştir.
Durum, çiftçi oğlu için yağmur, çömlekçi oğlu için güneş dileyen annenin haline benzemektedir. Cilt kanseri ve kırışıklık yüzünden güneşten kaçmalı, D vitamini eksikliğine karşı güneşten yararlanmalıyız. Belki, bazı önerilerle, her ikisi için de çözüm üretebiliriz:
D vitamin sentezi için gereken güneşin; hem şiddet, hem süre açısından çok yüksek olması gerekmediği için, cildimizi bronzlaştırmayacak tarzda –daha az şiddette güneşe, daha kısa sürelerle- maruz bırakabilir; cildimizin kırışmasını istemediğimiz yüz ve eller gibi kısımlarını –güneş kremleriyle- koruyarak, diğer vücut bölgelerini güneşlendirebiliriz. Ancak, daha önce değindiğimiz gibi, -o kadar çok değişken var ki,- “ne kadar güneş?” sorusunun yanıtı için verilebilecek, kesin ifadeler kullanmak çok zordur.
D vitamini eksiğini karşılamak için güneşten yararlanmanın bedeli cilt kanseri ve kırışıklık olabilir. Diyetle karşılamaksa pratikte çok zor.
Türkiye, bol ve kıt güneşli bölgeler arasındaki sınır geçişinde bir ülke olduğundan, kuzey ülkeleri kadar olmasa da, bizim de kışları güneşten yararlanma şansımızın azaldığını söyleyebiliriz. Bir başka sorun, yağda depoladığımız ama ihtiyaç olmadığında D vitamini etkisi göstermeyen ürünlere dönüştürüldüğünü söylediğimiz derimizdeki sentezle ne kadar D vitamini depolandığını, bunun ne kadarlık bir ihtiyaca karşılık geldiğini çok iyi bilememektir.
Kırışıklık ve diğer cilt kanserleri yanında, güneşin ölümcül olabilen melanom riskini artırdığı düşünülürse, -kolay, ucuz ve görece güvenli bir yöntem olarak D vitamini desteği varken- D vitamini için güneşlenme fikrine hiç sempati duymayanlar da vardır.
***
D vitaminini doğal yollardan karşılamanın ikinci yolu D vitamini içeren gıdaları daha fazla tüketmektir. Bunların başında yağlı balıklar gelmektedir. Bunlar kalp ve damar, beyin sağlığı için de önerilmektedir. Yağlı balık yemekle bir taşla, iki kuş vurabiliriz. Ama D vitamini ihtiyacını yeterince karşılamak için yalnız gıdalara bel bağlamak doğru olmaz.