D vitamininin iki doğal kaynağından hem güneşle, hem de gıdalarla ilgili sorunları dile getirerek, ihtiyacı yeterince karşılayamıyor olabileceğimizi ima ettik. Acaba gerçekten öyle mi? İhtiyacı yeterince karşılamakta bir sıkıntı var mı?
Bunu anlamak için elimizde bir ölçü olmalı. Şu anda yaygın olarak kullanılan ölçü kanda D vitamini seviyesine bakılmasıdır. Ancak vücutta D vitamininin gıdalarla alınmasından ya da deride sentezinden başlayarak bir dizi değişimden geçtiğini biliyoruz. Ayrıca D vitamininin çok sayıda ara veya son ürününün (metabolitinin) olduğu da bir gerçek. İyi de, bunlardan hangisini ölçeceğiz?
Sorunun yanıtı, -asıl vitamin etkisini gösteren- aktif D vitamini olan 1,25-dihidroksivitamin D (kalsitriol) olabilirdi. Ama değil. Çünkü, 1,25-dihidroksivitaminin D oluştuktan sonra miktarının yarıya inmesi için geçen süre (yarı ömrü) 4-15 saatken, 25 hidroksivitamin D’nin yarı ömrü 21-30 gündür. Bu da 25 hidroksivitamin D’nin kanda çok daha yüksek düzeylerde bulunduğu anlamına gelir. Bu yüzden, günümüzde, kanda D vitamini seviyesini, dolaşımda en bol bulunan bu ara ürüne bakarak belirliyoruz. 25 hidroksivitamin D, gıdalardan aldığımız ya da derimizde sentezlenen D2 ve D3 vitamin öncüllerinden, karaciğerde sentezlenen 25 hidroksi vitamin D, diğer ismiyle kalsidioldür. Lütfen 25 HVD kısaltmasını aklınızda tutun, çünkü onu pek çok yerde kullanacağız. Bilin ki, kanda D vitamini düzeyinden bahsediyorsak, gerçekte sözünü ettiğimiz şey 25HVD’dir.
25HVD’nin, ister deride sentezlensin, ister gıdayla alınsın, isterse ağızdan takviye şeklinde alınsın, D Vitaminin tümünü ölçebildiğine dikkatinizi çekmek isterim.
"Kanda ne kadar 25HVD varsa yeterlidir?", sorusunun yanıtı “Günlük D vitamini ihtiyacımız” bölümünde belirttiğimiz gibi, kemik sağlığı ölçütleri kullanılarak ve/veya parathormon çıpası kullanılarak belirlenmiş. Daha doğru ifade belirlenmeye çalışılmış. Çünkü bu konuda da tam bir uzlaşı yok.
Kandaki D vitaminini - deride ürettiğimizi ya da ister gıda, ister takviye yoluyla ağızdan aldıklarımızı- karaciğerde dönüştürdüğümüz 25- hidroksivitamin D'ye (25HVD) bakarak öğreniriz.
Genelde 20 ng/mL'nin altı "yetersizlik", 20-30 ng/mL arası "yetmezlik", 30-40 ng/mL arası "uygun" kabul edilir.
Birime dikkat edilmelidir: 1 ng/ml, 2,5 nmol/L'ye karşılık gelir.
Bugünkü kabullere göre, tartışmaların ayrıntılarına girmeden, kanda D vitamini (25HVD) düzeyi için genel kabul şu şekildedir:
- 20 ng/mL (veya 50 nmol/L)’den azı yetersizlik (deficiency),
- 20-30 ng/mL (veya 50-75 nmol/L) arası yetmezlik (insufficiency),
- 30-40 ng/mL (veya 75-100 nmol/L) arası uygun (normal) kabul edilir.
- 40 ng/mL (veya 100 nmol/L)’nin üstüne çıkmaya başladıktan sonra, -daha sonra kullanılmak üzere- yağ dokuda depolanmaya başlar.
- Zehirlenme (toksisite) düzeyi için 60 ng/mL (150 nmol/L)’den 200 ng/mL (500 nmol/L)’ye kadar değişik sınırlar dile getirilmiştir.
***
Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum: 25HVD düzeyi için iki ayrı birim kullanılmaktadır. Farklı kaynaklarda, bunlardan her hangi biri tercih edilebildiği için yanlış anlamalar olabilmektedir. Bir tanıdığım, kanında D vitamini baktırıp –bir felaketle karşılaşmışçasına- D vitamininin çok çok düşük olduğunu, ne yapması gerektiğini sordu. “Ne kadar?” diye sorduğumda, 35 yanıtını aldım. Eklemeyi ihmal etmedi: Televizyonda, bunun 100’ün üstünde olması gerektiğini söylemişler. Biriminde ne yazıldığını sordum, ng/mL idi. Dostumu bilgilendirerek rahatlattım. Aynı hataya düşmemek için, kanda D vitamini düzeyi için mutlaka biriminin ne olduğuna bakmak; “1.0 nmol/L = 0.4 ng/mL” yada “1 ng/mL = 2,5 nmol/L” şeklinde dönüşüm yapma gereği unutulmamalıdır.