Bu yıl hem Türkiye, hem dünyada hayli yankı bulan bir sağlık gelişmesi yaşandı. Nedeni, Amerikalılar için belli aralıklarla “beslenme kılavuzları” hazırlayan komitenin yüzlerce sayfalık raporundaki tek bir paragraftı. Bir önceki kılavuzda günde 300 miligramdan daha fazla kolesterol alınmaması yönündeki tavsiyeye yeni kılavuzda yer verilmeyecekti.
Haber ülkemizde “Canan Karatay Hoca tereyağından sonra kolesterolde de haklı çıktı. ABD Tarım Bakanlığı kalp krizi için tehlikeli olan kolesterol limitini “endişeye gerek yok” diyerek kaldırdığını açıkladı.” şeklinde haberleştirildi.
Gerçekten de Canan Karatay hanımefendi yıllardan beri, her platformda, sürekli “kolesterolün ilaç firmalarının kâr için uydurduğu koca bir yalan olduğunu, iyi ve kötü kolesterol diye bir şey olmadığını, kolesterolün kalp hastalığının suçlusu olmadığı gibi tam tersine en güçlü antioksidan olarak kalbi koruduğunu” söyleyegelmişti. “Hayvansal yağlardan, tereyağından, kuyruk yağından korkmaya gerek yoktu.”
“Kolesterolü düşürmenin zararlı olduğunu, koroner hastalarına kolesterol düşürücü statin ilacıyla büyük zarar verildiğini, bu hastaların yoğun bakımdan çıkamadıklarını; bu ilacı önermediğini, alanlarda da kestiğini” söyleyip koroner hastalarına stent uygulaması için “stentin üstünün damar zarı tarafından kapatılabilmesi için tereyağına ihtiyaç olduğunu” ifade etmişti.
ABD Beslenme Kılavuzu hazırlık bilgi notu, yeni kılavuzda gıdayla alınan kolesterole sınır getirmekten vaz geçmeyi düşündü. Ülkemizde bu, “Karatay bir kere daha haklı çıktı, kolesterol sorun değilmiş, tereyağı aklandı” şeklinde haberleştirildi. Gerçekten öyle mi?
Türk medyası ve halkın ekseriyeti Canan Hanım’ın arkasındaydı. Ama “bilimsel gerçeklerin farkında olmayan Türk doktorları” inatla direnmeye devam ediyordu. Amerika’dan gelen haber “bu da sana kapak olsun” tadında, direnen doktorlara ağzının payını veren bir haberdi. “Kolesterol savaşları –Canan Hanımın zaferiyle- sonuçlanmıştı.”
***
Gerçekten öyle mi?