Atalarımız, gıdalardan almaya başlayınca, vitamin üretemez oldular
Bilindiği gibi vitaminler, vücudun sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için ihtiyaç duyduğumuz besin unsurlarıdır. Bedenin toplam ağırlığında esameleri okunmaz ama eksikliklerinde ciddi sıkıntılar yaşatırlar.
Milyonlarca yıl önceki atalarımız, vücudun ihtiyaç duyduğu vitaminleri bedenlerinde kendileri üretiyordu. Besin piramidinin en tepesine oturup, -sebze, meyve, et;- ne buldularsa yemeye başlayan insansı atalarımızda durum değişti. Artık vitaminleri yedikleri gıdalardan sağlamaya başladılar. Bu değişim, zamanla kendi bedenlerindeki vitamin üretim yeteneklerini büyük ölçüde kaybetmelerine yol açtı.
Günümüz insanı pek az vitamini kendi üretebilmektedir: Beta karotenden A vitaminini, triptofandan niasini üretebiliyoruz. K vitamini ve biyotin bağırsağımızdaki bakteriler tarafından sağlanmaktadır. Bu yazının konusu, yarım yamalak üretebildiğimiz D vitaminidir. Kalan tüm vitaminleri bir şekilde dışarıdan sağlamak zorundayız.
Atalarımızda, vitamin üretiminde azalmaya neden olan değişim, milyonlarca yıl sorun yaratmadı. Ama ne zamanki, yaşam tarzları değişmeye ve insanların beslenmesinde ciddi değişiklikler ortaya çıktı; o zaman vitamin eksikliklerine bağlı sorunlar kendini göstermeye başladı. Bunlardan en meşhuru, orta çağda uzun seferlere çıkıp aylarca sebze-meyve yiyemeyen denizcilerde dişeti kanaması, dişlerde dökülme, genel durumun bozulması gibi belirtilerle kendini gösteren “skorbüt” hastalığıdır. Bir başkası, 1800’lü yıllardan sonra kabuksuz pirinç yiyenlerde görülen ve kendini yürüyüş bozuklukları ve bacakta his kaybıyla gösteren “beriberi” hastalığıdır.