Hani şu daha çok kadınlarda gördüğümüz armut ve daha çok erkeklerde gördüğümüz elma tipi beden yapısının öyküsü, yaklaşık 70 yıl öncesine dayanıyor. Dr Vague elma tiplilerde şeker ve kalp hastalıklarının daha sık görüldüğünü gözlemliyor. Ancak tıp dünyası uzunca bir süre bu gözleme çok fazla değer vermiyor. Muhtemelen şeker ve kalp hastalığı ikilisinin adeta bir salgına dönüşmesinin de katkısıyla, seksenli yıllardan sonra konu yeniden gündeme geliyor. Yağ dokusu hala devam eden yoğun bir ilgi alanına dönüşüyor. Tartışmalar henüz tümüyle sonuçlanmamış olsa da, artık vücuttaki tüm yağların aynı derecede zararlı olmadığını; hatta yağların bazı yerlerdeki fazlalığının koruyucu bile olabileceğini biliyoruz.
***
İhtiyacımızdan fazla enerji aldığımızda bunu yağa dönüştürüyor; sonra da cilt altında bedenimizi bir izolasyon hattı gibi saran yağ katmanında biriktiriyoruz. Ancak daha çok kalıtım, kısmen de cinsiyet ve hormonların rehberliğinde vücudumuz bu katmanın belli bölgelerini depo olarak belirlemiş. Ergenlikle beraber genellikle kadınlarda depo olarak uyluk ve kalçalar; erkeklerde gövde tercih edilmiştir.
Sonuçta depo kapasiteleri, hem yağ hücre sayıları, hem de bu hücrelerin genişleyebilme yetenekleri açısından büyük ölçüde tanımlıdır. Yağ hücre sayısının daha çok bebeklik, ergenlik ve gebelikte arttığı kabul edilmektedir. Yağ hücreleri ise, yağ biriktikçe balon şişer gibi büyüyebilirse de bunun bir sınırı vardır.
İhtiyaçtan fazla kalori önce bu "tanımlı" depoları doldurur. Fazlalık sürüp te, kapasite zorlanınca, kısmen yeni yağ hücreleriyle çözüm üretilmeye çalışılsa da, bu yeterli olmaz. Artık fazlalıklar, olağan depoların dışına, normalde depo olarak kullanılmayan yerlere yığılmaya başlar.
Bu olağan dışı yığılmaların nerede olacağını daha çok, "enerjiyle ilişki" nin belirlediği iddia edilmektedir. Sonuçta en fazla yığılma karın içine, karaciğere, pankreasa, kalbe, kaslara ve kan damarlarına yapılmaktadır.
Erkeklerde, muhtemelen daha düşük kapasiteyle ilgili olarak bu yığılmalar daha fazladır. Kadınlarda menopoz sırasında birikim hızlanır. Sonuçta, iç organ yağlanmasının cilt altı yağlanmasına oranı kabaca erkeklerde %60, kadınlarda %30 civarındadır. Yaş ilerledikçe her iki cinste de iç organ yağlanması oransal olarak artar.
Yağ birikimi yağ depolarını zorlayıp, depolar dışına (karın içi, karaciğer, kalp, pankreas, kaslar ve kan damarlarına) taşınca; şeker hastalığı, kan yağları bozulması, tansiyon yüksekliği, kalp ve damar hastalıkları gibi sorunlara yatkınlık artıyor.
***
Fazla kilodan çok fazla yağın; fazla yağdan çok yağın nerede toplandığının önemli olduğunu söylemiştik. Şimdi bir düzeltme daha yapabiliriz: Vücuda asıl büyük zararı, yağın nerede toplandığından çok, "tanımlanmış kapasitenin" zorlanması verir. Bu da kendisini tek tek yağ hücrelerinin çok büyüyüp sınırlarının sonuna gelmesi ve/veya yağın yağ hücreleri dışında depolanmasıyla kendisini gösterir.
Vücut her iki durumada bir çeşit iltihap tepkisi veriyor, bu da başta şeker olmak üzere yakıt yönetimimizde hayatî öneme sahip insülinin tesirini olumsuz etkilemeye başlıyor. Bunu domino taşları gibi bir dizi olumsuzluk izliyor. Bunlar karaciğer yağlanması, şeker hastalığına yatkınlık, yüksek tansiyon, -trigliserit yükselmesi, HDL kolesterol azalması şeklinde- kan yağlarında bozukluk, kalp hastalıklarına yatkınlık olarak sayılabilir. Yani iç organ, özellikle de karın içi yağlanmanız ne kadar fazlaysa, bu hastalıklara yakalanma şansınız o kadar artıyor.