Allahtan, bazı alkali diyet savunucuları, önerilerini, günümüz beslenme biliminin söyledikleriyle uyumlu hale getirmişlerdir. Bir önceki bölümün son paragrafında dile getirilen çelişkiler, beslenme biliminin kabullerine göre olumlu şekilde çarpıtılmıştır. Yani asit oluşturucu veya nötr olduğu halde faydalı olanlar “alkali” listesine; tam tersi alkali oluşturucu veya nötr olduğu halde zararlı olanlar “asit” listesine kaydırılmıştır. Bilimsel yayınlardaki “potansiyel böbrek asit yükleri (PRALs)” listeleriyle, geniş halk kitlelerine yönelik gazete ve dergilere konu olan asit ve alkali diyet oluşturucu listeler arasında çarpıcı farklar bulunmaktadır. Sonuç olarak, alkali diyet olarak popülerleştirilen alternatif tıbbın benimsediği diyetle, geleneksel tıbbın kabullendiği alkali diyet arasında, etkili olduğu iddia edilen sağlık yelpazesi itibariyle büyük farklar olduğu gibi, diyetin kapsamı da hayli farklıdır.
Farklılıklar, alkali diyeti, alternatif diyetlere ihtiyaç göstermeden, güncel beslenme biliminin kabulleriyle donatarak bir yaşam tarzı diyetine dönüştürme gayretinden kaynaklanmış gibi görünüyor. Ben bu uyarlamaları olumlu buluyorum.
Bu bakımdan Dr Çoruhlu’nun kitabı, bende “alkali diyet” ambalajında bir “sağlıklı yaşam kılavuzu” izlenimi uyandırdı. Hem daha önce söz ettiğim olumlu çarpıtmaları yapmış; hem de antioksidanlar, insülin direnci gibi popüler konuların tavsiyeleri ile kitabını daha da zenginleştirmiş. Bu yüzden, alkali su tavsiyeleri ve asit-alkali üstünden yürütülen tartışmaları bir yana bırakılırsa, geneli itibariyle dile getirilen önerilere söylenecek bir şey yok.
Alkali diyet, bu uyarlanmış haliyle, az önce sözünü ettiğim alkali su gibi saçmalıklar bir yana bırakılırsa, beslenme bilimine sadık her hangi bir diyetisyenin de büyük ölçüde önereceği şeyler. Bu bir yönüyle güzel. Ama öbür yandan, uygulayıcılar açısından, diyetisyenin tavsiyelerini yerine getirmede karşılaşacağı zorlukları aynıyla içeriyor. Bir başka deyişle, -alkali su veya karbonatlı su içmenin her derde deva olacağı saçmalığını saymazsak,- pek çok insanın az-çok bilip de uygulayamadığı davranış tarzına yeni bir katkısı yok.
Sanırım, bu diyetin popülerleşmesinde, iki şeyin payı var:
• Bunlardan ilki, karşılaşılan bütün sorunları tek faktöre indirgeyip insanları karmaşık, kafa karıştırıcı, çok faktörlülük zahmetinden kurtarmasıdır. Hayat daha çok gri tonlardan oluştuğu halde, siyah-beyaz, şeytan-melek, iyi-kötü gibi ikilemlerden hoşlanıyoruz. Burada da asit şeytanlaştırılıp alkali meleğe dönüştürülmüş.
• Diyeti sempatik kılan ikinci şey, alkali su içerek, zahmetsizce bütün sorunlardan kurtulma vaadidir. Alkali diyet, bir çeşit “günah çıkarma” aracı gibi takdim edilmekte; ne yaparsanız yapın, biraz daha alkali yutarak kolayca korunabileceğiniz söylenmektedir. Ama alkali diyetin belki de yumuşak karnı burasıdır: Şayet, her şey asidin şeytan, alkalinin melek olması ise, o zaman ne yediğimizin çok da önemi olmayabilir! İstediğimizi yer, şayet asit fazlalığı varsa bunu biraz daha fazla alkali (karbonatlı) su ile bertaraf edebilir; böylelikle tüm sağlık sorunlarından kurtulabilir ve tığ gibi zayıflayabiliriz… Ayrıca, bütün hastalıkların kaynağı asitse, bol bol alkali suyla hiçbir ilaca da ihtiyacımız kalmaz!