Kalp ve damar hastalıklarına, nelerin yol açtığı çokça tartışılmış ve hala tartışılıyor. Bazı doğrudan ve dolaylı risk faktörleri belirlenmiş. Bunlardan bazısında herkes ittifak halinde; bazısı tartışmalıdır. Birçoğu da birbiriyle yakından ilişkili ve iç içe geçmiş durumdadır. Akademik tartışmaları bir yana bırakarak bu risk faktörlerini bir tabloda özetledim (Bakınız: Tablo I: Damar sertliği için risk faktörleri). Bu tabloda A şıkkındakilerin tümünün, B şıkkının ilk üç ögesinin önemli olduğunu belirtelim.
A-Risk olduğu konusunda herkesin fikir birliği içinde olduğu nedenler
-
İleri yaş: Erkekte 45 ve üstü, kadında 55 ve üstü olmak veya –östrojen idame tedavisi yapılmayan- erken menopoz.
-
Ailede erken yaş kalp hastalığı öyküsü: Erkeklerde 55 yaşından, kadınlarda 65 yaşından önce kalp krizi veya ani ölüm öyküsüne sahip birinci derece kan bağı olan kişilerin (anne-baba, çocuk) varlığı.
-
Hali hazırda sigara içiyor olmak.
-
Yüksek tansiyonu olmak (ilaç alınsa bile).
-
Kan yağı bozukluğu olmak:
-
Yüksek LDL kolesterole (özellikle küçük, yoğun LDL’ye) ve/veya toplam kolesterole sahip olmak. (LDL, kötü denilen kolesteroldür.)
-
Düşük HDL kolesterole sahip olmak. (HDL’ye “iyi kolesterol” diyoruz.)
-
Trigliserit yüksekliği.
-
Lipoprotein(a) ve apolipoprotein C-III yüksekliği.
-
Şeker hastalığı
B-Risk oluşmasını kolaylaştıran ve kışkırtan nedenler
-
Şişmanlık ve özellikle karın içi yağlanması
-
Hareketsizlik
-
Kötü beslenme
-
Psikolojik faktörler (A tipi denen iş odaklı, hırslı, kontrolü elinde tutmak isteyen, kuralcı, sabırsız, sinirli kişilik yapısı) ve stres
-
Sosyoekonomik faktörler
-
Bazı mikroplar (Klamidya, CMV, HP…)
-
Östrojen tedavisi
-
Kokain kullanmak
-
Aşırı alkol tüketmek
-
Besinlerin yanması sırasında oluşan “serbest radikal” denen zararlı atıkların, bunları etkisiz hale getiren antioksidanlardan daha fazla olması. Bu hâle tıp dilinde “oksidatif stres” deniyor.
C- Risk sınıflamasına dahil edilmesi tartışılanlar
-
Düşük doğum ağırlığıyla doğmuş olmak
-
İnsülin direnci veya metabolik sendrom (Temelde kalıtsal yatkınlık ve fazla kilolarla ortaya çıkan; karın yağlanması, yüksek tansiyon, kan yağlarında bozukluk ve şekere yatkınlıkla seyreden; sonunda önce şeker, sonra kalp hastalığına ilerleyebilen belirtiler toplamı)
(Bakınız: http://drpozitif.com/diyet.aspx/metabolik-sendrom-kilo-kolesterol-tansiyon-seker)
-
CRP (C-Reaktif Protein) denilen maddenin kanda yüksekçe bulunması.
-
Homosistein
-
Plasminogen activating factor inhibitor-1 (PAI-1)
-
Trombosit hiperaktivitesi
-
Fibrinojen
Listede bazılarını (ileri yaşta olmak, erkek olmak, ailesinde erken yaş kap hastasının olması, düşük kilolu doğmak) değiştirmek elimizde değil. Ama listenin kalanını tümüyle olmasa da büyük ölçüde değiştirebiliriz. (Dilerseniz önümüzdeki on yılda kalp hastalığı geçirme riski ihtimalinizi belirlemek için, http://drpozitif.com/KalpRiski.aspx/kalp-riski-hesap-makinesi adresine bakabilirsiniz.)
Listede östrojenle ilgili çelişkili gibi görünen durum hakkında, kısaca şöyle söyleyebiliriz. Eskiden östrojenin kalp hastalığı riskinden koruduğu düşünülürken, sonraları riski azaltmadığı, hatta kanın pıhtılaşmasını ve inme riskini artırabileceği görüldü. Ama yalnız, erken yaşta menopoza girenlerde ya da kısa süreler kullanılması önerilir oldu.
Şimdi bu yazımızın temel konusuna, kalp ve damar hastalıkları açısından, kan yağları konusunda beslenmede nelere dikkat etmemiz gerektiğine dönelim. Veya tereyağında sucuklu yumurta yiyip yiyemeyeceğimize...