“Geçmişten günümüze D vitamini” bölümünde, daha az güneş gören kuzey ülkelerinde, kanserin daha sık görüldüğü ve cilt kanserine daha fazla yakalananların diğer kanserlere daha az yakalandıkları gözleminin çok eskilere dayandığını belirtmiştim. Bu gözlemler önce güneşle, sonra da D vitamini ile ilişkilendirildi.
İnsanda çapraz kesit çalışmaları, kanda D vitamin (25-hidroksivitamin D: 25HVD) eksikliğiyle genel kanser riski arasında bağlantı olduğunu düşündürmekle birlikte, D vitamini ile yapılan destek çalışma sonuçları kesin bir kanaat oluşturacak şekilde birbiriyle tutarlı değildir.
***
Pek çok kanser türüyle ve genel olarak kanserle ilgili yapılmış çok sayıda çalışma vardır. Ama kalın bağırsak, meme, prostat ve pankreas kanserleriyle ilgili çalışmalar daha ön plandadır. Yumurtalık (over) kanseri, böbrek kanseri (renal kanser) ve non-Hodgkin lenfomayla ilişkili çalışmalar da fazladır.
Kalın bağırsak kanserleri sıklığının düşük kan D vitamini düzeyine sahip olanlarda daha fazla görüldüğüne ilişkin güçlü kanıtlar vardır. Ama bunun fazla kilonun bir yansıması olarak, kilonun hem kanda D vitamin düşüklüğüyle birlikteliği, hem de kalın bağırsak kanser riskini artırmasından kaynaklanması; yani doğrudan D vitamini ile bağlantılı olmaması muhtemeldir. Bunu daha sonra tekrar tartışacağım.
Çalışma sonuçları birbirini desteklemediği gibi, aynı konuda yapılmış çalışmaların tümüyle aksi yönde olması da ilginçtir: Prostat kanseriyle ilgili iki farklı çalışmadan birinde kanda yüksek D vitamini (25HVD) düzeyi ile ölümcül, saldırgan prostat kanseri arasında pozitif, diğerinde negatif ilişki saptanmış olmasını örnek olarak verebiliriz.
Meme kanseriyle ilgili bir çalışmada menopoza girmişlerde destek işe yaramazken, menopoza girmemişlerde işe yaradığını gösteren çalışma, desteğin zamanlamasının önemli olabileceği düşüncesiyle bana ilginç geldi.
Kanda D vitamini seviyesiyle kansere ilişkin anlamlı ama birbiriyle tutarsız pek çok çalışma yayımlandı. Öncekilerden farklı olarak, D vitamini yüksekliğinin pankreas kanser riskini artırdığına ilişkin yayınlar üstünde durmaya değer.
Ama asıl üstünde durulması gereken, iki farklı ve görece kapsamlı çalışmada, -genelde ileri sürülen kanser üstüne D vitamininin olumlu etkisinin aksine- kanında daha yüksek D vitamini (25HVD) değerlerine sahip olanlarda pankreas kanser riskinin arttığının saptanmış olmasıdır. Bu çalışmalardan ilkinde kan D vitamini seviyesine göre, en yüksek beşte birlik dilimde, en düşüğe göre pankreas kanser riskinin 3 kat daha fazla (OR: 2,92) olduğu; ikincisinde ise kanda D vitamini (25HVD) düzeyi 20-30 ng/mL’ye göre >40 ng/mL olanlarda riskin iki kattan fazla (OR: 2,12) arttığı belirlendi. Genelde D vitamini eksikliğinin sorun yarattığını tartışırken, fazlalığın da sorun yaratabileceğini göstermesi açısından, vurgulanmaya değer buluyorum. 2011 yılında kanser ve kırık riskiyle D vitamini arasındaki ilişkiyi aydınlatmaya yönelik 19 rastgele örneklemeli çalışma ve 28 gözlemsel çalışmanın değerlendirildiği bir meta-analizde, 3 ileriye dönük (prospektif) çalışma grubunda incelenen 19.503 hastada, erkeklerde yüksek 25HVD düzeyi ile kanser nedeniyle toplam ölüm riskinde artışın ilişkili bulunmasını da bu bağlamda değerlendirebiliriz.
Merak edenler bu konuda yapılmış bazı çalışmaların özetine bakabilirler (D vitamini ile kanser ilişkisine ait çalışmalar). Merak etmeyenler bir sonraki bölüme geçebilirler.